02 Nisan 2009

Gezi

Öncelikle bloglara yazılan bir "gezi notları" bölümü olmasını hiç istemezdim ama Bologna Çocuk Kitapları fuarı derken İtalya'yı dolaşmayı ve bu yazıyı zorunlu kılan bir bakış açısını yansıtmak istedim. Kişiden kişiye göre mutlaka değişir ama biraz eleştirinin pek zararı olacağını sanmıyorum. Roma bir başkent olarak, tarihiyle kültürel zenginliğiyle uzaktan insanı çağıran bir kent. Aynı oranla da bakımsız sokakları, düşük kaliteli misafirperverlik biçimi, hayal kırıklığı yaratan görkemsiz bakımsız tarihi eserleriyle kendinden bir günde soğutan bir kent.Geceleri de sokakları gayet ıssız ve tehlikeli...

Floransa'dan bir graffiti, Floransa sevimli bir sanat şehri, tarih kokulu...Uzaktan sanki ihtişamlı, karmaşık bir büyük yer gibiydi ama küçük,abartısız, sakin..









Venedik hariç bu kadar turist akınını hakeden başka şehrini göremedim İtalya'nın. Çok beklentisi olup, gidecekler için yazdım bu kısmını. Çünkü herkes italya'nın çok büyülü bir yer olduğunu idda ediyor. Böyle bir geziye girişmişken, italyayı fazla önemsemeyip İspanya'nın havasını solumak bence hem ekonomik açıdan hemde akdeniz sıcaklığını, kokusunu tatmak açısından cazip.






MADRİD
Herşeyi bir yana bırakıp ( para, zaman,sorumluluklar, imkanlar,detaylar..) ilk durağı belirliyoruz: Madrid!
Biliyorum ki herkesin kendine göre çok zor bir hayatı var bu ülkede, iş arıyoruz, işimizi sevemiyoruz, tatil yapmak mesele, kira var, kriz peşimizde, hergün haberleri takip edersek hayattan soğuyoruz,bir mücadele, isyan çığlıkları,...vs. Böyle zamanlarda soluk almak ve dünyanın başkaları için nasıl da başka döndüğüne tanık olmak adına uzaklaşmak en iyisi.Tek mesela kalıyor, para!sonuçta en ıssız adaya bile gitsek ...Ama uğraşınca olmayacak şey yok...Şimdilik kendimizi sokaklara bırakıyoruz, binalar,müzeler bir yana, insanlarlayız, sokaklarda, köşebaşlarında, meydanlarda...






Madrid sıcak, gençlik havasında, canlı bir şehir. akdeniz akdeniz...Flamenko tadı da var...

Gezilecek yerlerden ziyade ilk izlenim ve tavsiye niteliği taşıması açısından çok kısaca yazdım. Madrid genç insanın şehri, sıkılmadan sokak sokak dolaşmak, sokaklarda içmek..Bir gün yetmezmiş...


BARSELONA BARSELONA
Barselona ilk adımımızı attığımızdan itibaren bahar duygusunu veren bir şehir.




Bütün italyayı gezmeye değecek denli güzel ve değerli bir şehir bence. Izgara sistemi şeklinde inşa edilmiş binalarla şehir cetvelle çizilmiş kadar düzgün ama bir o kadar da geleneksel dokularla binaları çekici, sıcak akdeniz tadında...
Her sokak ince ince işlenmiş gibi, yürüyerek her bir yeri gezilebilir.Ben de bu upuzun pırıl pırl sokaklarda ayaklarım su toplayana kadar yürüdüm.
Tarihi eserlerin yanısıra, geniş sokakları, kocaman gepgeniş plajı, meydanları boşluk, rahatlık, koşma hissi veriyor İstanbulda unuttuğumuz! Herşeyiyle şimdiye kadar en çok sevdiğim şehir olduğundan biraz bahsetmek isterim.




Sagrada familia Barselonanın simgelerinden en çok bilinen tarihi kilisesi.



Fotograflarda göründüğü kadar etkileyici ve bana bütün kiliselerden çok daha sevimli göründü.

"Bu kilisenin yapımına 1882 yılında başlanmış ,1883 yılında kiliseyi tamamlama görevi Antoni Gaudi'ye verilmişti.Gaudi 1926 yılında bir trafik kazasındaki zamansız ölümüne kadar kilisenin yapımı ile uğraşmış ancak kiliseyi tamamlayamadan ölmüştü.Bugün kilisenin yapımı hâlâ devam etmektedir"




Barselona şehrinin en merkezi caddesi LaRambla....Bu cadde boyunca genelde oteller sıralı halde ve turistler için sokak sanatçıları çeşitli gösteriler yapmaktalar. Arasan kolay bulunmayan büyük bir market, çok çeşitli meyvaların olduğu küçük meyva pazarı bir turist için herşeyi kolaylaştırıyor:) Bu cadde nin bir ucu sahile bir ucu da Barselona'nın Catalunya Meydanına uzanıyor. Sahile inince yine bir ferahlık, çeşitli alışveriş merkezleri, Cristoph Kolomb'un Akdenizi işaret eden devasa heykeli ve Akdenizin derinliklerini gözler önüne seren dev akvaryum: Aquarium....

Park Güell şehrin en tepesinde yer alan bir Antoni Gaudi eseri.Parka tek yol olan, ufacık ıssız mahalledeki yürüyen merdivenlerle çıkılıyor. Bana çok ilginç gelmişti sokağın boydan boya yürüyen merdiven olması. Park herşeyiyle dev bir pastadan ibaretmiş gibi. Pastadan evler, yollar , ağaçlar...

"Bu park Guell'in özel mülkününün Gaudi tarafından bir park haline getirilmesi isteği ile ortaya çıkmıştı. Park Barselonaya tepeden bakıyordu.Ve en önemli özelliği Gaudi'nin mozaiklerinden oluşan eserleriydi. Gaudi'nin müzesininde içinde bulunduğu park sizi başka bir dünyaya götürecektir.Yine Gaudi'nin mozaiklerle süslü şehirdeki Battlo ve Milo evleri görülmeye değerdir"
(http://www.uzaklar.com/content/view/421/167/)


Barselona görülmeye değer, akdenizde pırıl pırıl parlayan bir kent:)