03 Eylül 2007



İRAN-ilk uzaklık
Gitmeden önce okumaya başladım ki bütün o gezi notları heryerin herşeyin keşfi ve ayrıntılarıyla anlatmak herşeyi..istediğim farklı geçen bu günleri olabildiğince sade anlatmak..

Okurken şu paragraf Özcan Yurdalan'ın "İran Yolculuğu" kitabında herşeyi anlattı:


"Hiçbir gidişin insanı kendinden kurtaramayacağını bilmek neye yarar?Bir yanda insanı silen bu kent, bir çeyrek sonra başlayacak sınavlar, ekmek parası, çocuğun okulu,validenin yaprak sarması, öte yanda olanca cazibesiyle dünya..Hayat yaşanmak ister...

Yaşanmamış, keşfedilmemiş ne kaldı ki şu koca kente, bu küçük gezegende.Olsun, nasıl olsa hepimiz öleceğiz. Ama ufak da olsa alışkanlıklarımızı kırmanın bir yolu olmalı.GİTMELİ.Çünkü ne kadar yolcu varsa o kadar da yol var.Malum, bunu herkes biliyor ve her iklimi her gönül başka yaşıyor.
........
Çünkü,yaşamın sınırlarına kendi çapında bir karşı koyuş; çünkü anlamanın ve hissetmenin en kestirme yollarından biri bu uzun yolculuklar.."


Tam gezi notlarına gömülmüşken herşeyin keşfedilmiş halinin bir turist gibi üzerinden geçmek bana biraz büyüsüz gelmişti ki bu kitapla doğunun gizemine kapılıp bir an önce aynı meydanları sokakları adımlamak için yola çıkma kararımdan emin odum.
çok kısa İran gezisi süresince defterime aldığım notlardan:

Otel odalarında yapılırya günlerin hesapları, yazılar, yolculuklardan, ben de öyle başladım en başından..Çoktan hazırlandığım ama yine de aniden öyle fazla plan yapmadan herşeye yolda karar vereceğim yolculuğa başladım, 4 gün trenle gece gündüz gece gündüz, gece, gündüz ...
Transasya treni bembeyaz çarşafları,harika ekibi ve Anadolumuzun ne de güzel manzaralarıyla az gitti, düz gitti, gitti de gitti...Kayseriden binen İranlı iki kadınla geçti yolculuğun bir kısmı, tuhaf bir etkileri vardı çünkü ayrılıktan olsa gerek ağlayarak bindiler ve bu hüzün devam etti bir süre...Sonra ne Farsça ne Türkçe anlaşamadık biraz el kol işaretleri, biraz sessiz film sahneleri şeklinde Van Gölü'ne ulaştık..Van'da vedalaştık Transasya ekibiyle..Gölü eski bir İran yapımı feribotla geçtik 4 saat...Feribot iyi, günbatımı dışarsı...
Geldik akşam vakti karşı kıyıya, ıssız bir iskelede İran trenine geçiş yapacağımız yerde bekliyoruz...Yolculuk boyunca yanlızım ya Türkçe konuşan kalmadı artık ama hala Van'dayız.Bütün anonslar bile artık Farsça,Türkçe dysam hemen ortak olucam muhabbete,Neyse ki buldum bir iki kişi..toplam 4 kişiyiz Türk olarak.ilk soru hemen geliyor tabi "Ne işin var Tahran'da?" Var işte bir işim"
neyse İran treninde beni epey koruyup kolladılar, sonu gelmez upuzun sınırdaki pasaport kontrol bekleme fasıllarında da muhabbet ettik..Sağolsunlar..Ankaradan binen iki genç arkadaş adlarını bile sormamışım malesef o yol halinde, bilselerdi keşke ben döndüm sağsalim:)
İran treni geldi nihayet, ben kostüm değişikliği yaptım, kendimi hazırlamak ve ortamda da daha farklı görünmemek mümkünse kaybolmak adına...






Trende bir sürü insanla tanıştım. Trendeki bilet şefi ne de güzel azeri Türkçesi konuşuyor.Kulağa çok güzel geliyor çok sevdim."Özümden bilerem."Meğer psikoloji bölümünü okumuş, Tahran'da parapsikoloji alanında en bilgili insanlardan.Muhabbet parapsikoloji, yemekli vagondayız, sağ sol sapsarı tepeler..


Bu arkadaşımın mene çok yardımı oldu sağolsun dönüş biletimi trene on iki dakikasında binmeme ragmen haletti...


Tahran'a son saatler nasılda geçmek bilmedi, ne varsa okudum, kitaplar dergiler bitti, aynı şarkıları defalarca dinledim ve 4. günün gecesi 3 saatlik bir gecikmeyle Tahran'a vardık.O saatte ne otel rezevasyonum var ne karşılayanım..Neyse denedim şansımı buldum bildik bir yer.Ucuz ve eski olanda yer yoktu biraz pahalıca oldu New Naderi Otel..Neyseki bir oda yürüyorum, gerçek bir yatak, sessizlik ve banyo, allahım banyoo..


Sabah hemen gittim Shabaviz yayınevine, onca mütevazi haliyle..kitaplar görünmese anlaşılmayaca nerededir..Beni misafir ettiler tüm gün,Dünyanın en güzel masal kitapları renk renk hikayeler..Seçtim saatlerce kayboldum orada.."özünden gaptırıp götürem men bunları"


Aldım, aldım, kendimi durdurdum kalanlara bakmamaya çalışarak çıktım yukarı..ah ulen ah çizen çizmiş..


Shavabiz her yıl çizerleriyle yazarlarıyla birlikte bütün ödülleri alan bie yayınevi.Kitapalrı Tahran'dan tüm dünyaya yayılıyor. Ancak Türkiye'de satılan kitabına rastlanamamıştır.Bütün duvarlar ödül takdir belgeleriyle dolu..


Bir de ofiste Shabavizin sembolü olan bembeyaz bir baykuş var."Kali"

Hiç yorum yok: